Leila – İnceleme

Benim kesinlikle Leila gibi oyunlara zaafım var bunu anladım. Ne zaman böyle derdini sessizce fısıldayan, kör göze parmak anlatmayan, anlatma yolunu tasarım olarak seçen oyun görürsem o zaman keyif alıyorum. Bir de üstüne yerli yapım olduğunu görünce elbette içim kıpır kıpır oluyor.
Leila ilk bakışta kolay bir point & click macera oyunu gibi görünse de derinlerde atmosferiyle zihinlerde iz bırakan bir oyun bence. Hikâyesini kelimelerle değil, çizimlerle anlatmayı seçmiş. Karışık bir kurguya sahip olmasına rağmen insanı yormayan da bir yapısı var ve bu hikâyeye çok iyi yansıtmış. Bu hissi oyuncuya iyi yedirebilen bir oyun yani; oynarken de bunu çok iyi anlıyorsunuz.
Oynanış bakımından inanılmaz karışık veya ilgi çekici bulabilir bazılarınız. Belirli bulmacaları çözüyor ve çevreyle etkileşime giriyorsunuz ama asıl olay da bu değil zaten. Atmosferiyle, müziğiyle ve yavaş temposuyla size sakin sakin ne kadar psikolojinizle oynayabileceğini gösteriyor. Yer yer tetikleyici bölümlere de sahip bunu da söylemeliyim ama canımızı yakması da bu oyunun can alıcı yerlerinden birisi.
Leila’nın oynanışında ekrana tıklayıp ilerlemekten ziyade, sanki hafifçe geçmişe dokunuyormuşsun gibi bir hissi de var. Oyunun içinde, Leila’nın hayatındaki dönüm noktalarına tanıklık ettiğimiz sahnelerde dolaşıyoruz. Bulmacalar daha önce hiç yapmadığımız türden diyemem fakat yine de hikâyeyle bağlantıları açısından başarılı bulduğumu söylemem gerek. Bazen bir devreyi onarıyorsunuz, bazen gizlenmiş bir eşyayı buluyorsunuz ama her biri Leila’nın hayatındaki bir duygunun temsili gibi. Bu açıdan sizi sadece hikâyeyi izleyen biri değil, o hikâyenin bir parçası hâline getiriyor. Zaten oyunun büyüsü de burada başlıyor bence.
Bu oyunun en iyi yaptığı şeyi de bir kadın olarak oynarken anlıyorsunuz. Leila’nın hayatındaki pek çok sorunun kadın olmanın getirdiği zorluklara dayanmasının yanında her insanın başına gelen zorlukları da yaşamasıyla beraber insanın kalbini sıkıştıracak türden empati kurmanı sağlayabiliyor. Bu tür psikolojik oyunlarda hikâyenin ve kurgunun çok önemli olduğunu düşünürsek bu hissiyatı çok iyi yaşatması nedeniyle Leila’yı bu alanlarda başarılı bulduğumu söylemem gerek.
Hikâyede en hoşuma giden kurgunun neresinde olmak istediğini de seçebilmemiz oldu. Çok güzel bir bölüm seçme kısmı yapmışlar. Hem nerede olduğumuza adım adım ilerleyebildiğimiz hem de dilersek o tetikleyici bölümlere henüz hazır olmadığımız durumda her kısmı geçip sona bırakabildiğimiz bir şekilde. Eninde sonunda herkes aynı bölümleri oynuyor ve sıralamayı değiştirmek oyunu daha kötü yapmıyor, aksine rahatlatıyor.
Oynarken en korktuğum şeyse çok yabancı durmaya çalışan Türk dizilerine benzeyecek olması ya da inanılmaz fazla Türk kültürü göze sokulacak olmasıydı. Ama Leila bu ikisini de yapmadı hatta ikisini de o kadar iyi yedirmiş ki bir Türk de oynasa bir yabancı da oynasa aynı hislere sahip olacaktır eminim ki. Bu da sanırım Leila’nın en sevdiğim yönü oldu diyebilirim. Asla ama asla yapmacık durmuyor.
Bağımsız oyun sever herkesin tek oturuşta tüketeceği, tüketirken kendinden bir şeyler bulacağı, özellikle kadınların hayatlarında yaşadığı zorlukları yüzlerine çarpan çok etkileyici bir anlatıma sahip Leila. Bir solukta bittiğine bakmayın, uzun süre akılda kalıyor bence. Küçük ama etkili diyebilirim. Mutlaka bir göz atın, zaten tek göz atımında bitiveriyor diyebilirim.
İkinci Görüş – Eser Bence Havsala bu topraklardan çıkmış en iyi oyunlardan biriydi, Özellikle de Nihan İşler’in bulmaca tasarımlarına bayılmıştım. Haliyle Ubik Studios’un bu yeni oyunu için de beklentim oldukça üst seviyedeydi. Yine tahmin ettiğim güzellikte bir oyunla karşılaştım karşılaşmasına ama bu sefer tadına tam doyamadığım kadar kısa bir hikaye hazırlamışlar bizim için. Leila anlattığı hikaye, hikayeyi anlatma tarzı ve sunumuyla gerçekten çok tatlı bir oyun. Çok özel bir oyun. İçinde o kadar yaratıcı sekanslar var ki oynarken gerçekten de yaptıkları işe müthiş saygı duydum. Sonlara doğru Leyla ile Mecnun hikayesi ve ona dair bulmacalar, yine sonlarda Leyla’nın ruh halini yansıtacak şekilde imlecin bile yavaş hareket etmesi gibi detaylar çok iyiydi. Ama genele bakınca bulmaca yönü az kalmış (bunda Havsala’nın bende çıtayı çok yükseğe taşımış olmasının da etkisi var) ve sanırım oyun süresi daha uzun olup Leyla’nın hayatındaki daha fazla olaya şahitlik etsek daha çok severdim diye düşünüyorum. Ama bu eksikliklerine rağmen gerek sert sahnelerden çekinmemiş olması, gerekse kadınların günlük yaşamda karşılaştığı sorunları ve bunun bünyelerindeki etkilerini çok net biçimde anlatabilmiş olmasıyla beni etkileyen bir oyun oldu. Bakın bunu çok samimi söylüyorum, bu stüdyonun eline yüksek bir bütçe verilse ve belki daha geniş bir ekiple çalışma fırsatı yakalasalar ortaya inanılmaz işler çıkabilir. Ubik’in geleceğinde bizi nelerin beklediğini o bakımdan çok merak ediyorum. |
♦ İnceleme puanlarımız ne anlama geliyor?